Havadan votka üretimi ve karbon-negatif ürünler

Mühendishane’de yayımladığım çeşitli yazılarda iklim değişikliğinin içinde yaşadığımız dönemin en önemli problemlerinden biri olduğunun altını sıklıkla çizmeye çalışıyorum. Henüz etkilerini net olarak hissetmemiş ve sonuçlarıyla çok kesin bir şekilde yüzleşmemiş olsak da, IPCC tarafından yayımlanan çeşitli raporlarda sunulan iklim değişikliği modellerine göre şu anda atmosferin daha fazla ısınmasının önüne geçme konusunda maalesef oldukça kötü bir performans gösteriyoruz ve bu sonuçlarla yakın bir gelecekte ister istemez yüzleşmek durumunda kalacağız. Hatta yavaş yavaş yüzleşmeye başladık bile.

Ancak konu günümüzde tamamıyla göz ardı ediliyor durumda değil elbette. İklim değişikliğine bağlı atmosfer olaylarının şiddeti ve sıklığının artıyor olması etkili oluyor olabilir: Geçtiğimiz günlerde gerçekleşen ve 1 milyar dolar zarar yarattığı bildirilen Venedik’teki su baskını gibi. Hala yeterli düzeyde olmasa da, genel olarak iklim değişikliğinin geçtiğimiz senelere kıyasla dünyanın daha çok gündemine girmiş bir konu olduğunu düşünüyorum.

Bu konunun gündeme gelme sıklığının artıyor olması, bu konuya duyarlı insanların sayısını da arttırıyor doğal olarak. Bu durum bir kamuoyu oluşturma konusunda ne kadar başarılı, tartışılır. Ancak görünen o ki bir pazar yaratmaya başlamış durumda. İklim değişikliği duyarlılığını hedef alan ürünler yavaş yavaş raflarda kendilerini göstermeye başlıyorlar.

Bir örnek: aircoAirCo adında New York’ta bir girişim, geleneksel alkollü içki üretimi yerine havadaki CO2 gazını tutarak votka üretimini mümkün kılan bir teknoloji geliştirdiğini duyurdu. Doğanın fotosentez sürecinden ilham alarak tasarladıkları bir süreç sayesinde, elektrik ile havadaki karbonu etanole dönüştürebiliyorlar. Sera gazı emisyonu yerine, atmosferdeki CO2 miktarını düşüren sistem ve teknolojiler karbon-negatif olarak adlandırılıyor. Doğal olarak böylece biz de ilk karbon-negatif votkamıza kavuşmuş oluyoruz. (Süreçte kullanılan elektriğin de yenilebilir kaynaklardan elde edildiğini varsayarsak tabii.)

Güzel bir markalama sonrasında Michelin yıldızlı restoranlarda bile satış imkanı bulan karbon-negatif votka, aslında iklim değişikliği hassasiyeti üzerine kurulan yeni bir pazarlama stratejisinin de ilk örneklerini gösteriyor.

Bu tür bir stratejiyi ben daha önce pek görmedim. Ancak genel olarak karbon-negatif gıda sektörü aslında çok da yeni bir düşünce değil: İklim değişikliği gündemi çevresinde oluşan karbon-negatif (ya da iklim-pozitif) gıda sektörü bir süredir hayatımızda olan bir konu. Ancak bu karbon-negatif gıda düşüncesi, yakın bir geçmişe kadar başarılı bir pazarlama yaklaşımı olarak değerlendirilmiyordu. Hatta karbon-negatif gıda sektörüne yönelik insanların psikolojik bariyerleri ve gösterdikleri direnç, akademik çalışmalara bir konu olmuştu (mesela burada bir örnek var). Ancak konu gıda yanında keyif olunca, bir de üzerine başarılı bir markalama stratejisi eklenince, insanların konuya yaklaşımı ve algısı değişebilir.

Karbon-negatif ürünlerin olumlu yönleri

Konuyu elbette sadece bir pazarlama stratejisi bağlamında ele alıp değerlendirmek doğru olmaz. Karbon-negatif ürünlerin desteklenmesi gereken, birçok olumlu yönleri olduğunu vurgulamamız lazım.

Bunlardan ilki, elbette ki bir sera gazı kaynağını yok etme ya da en azından etkisini azaltma ihtimalimiz. İklim değişikliğinin ana nedenlerine baktığımızda, en önde gelen etkenlerin petrol, doğal gaz ve kömür yakmaya devam ediyor olmamız olduğunu görebiliyoruz. Ancak bu durum, diğer tüm sera gazı kaynaklarını göz ardı etmemiz gerektiği anlamına gelmiyor. Özellikle endüstriyel hayvancılığın iklim değişikliğine etki eden önemli metan (CH4) kaynaklarından biri olduğunu biliyoruz. O nedenle kapsamlı bir mücadele yürütebilmek için sadece en büyük kaynaklara değil, iyileşme elde edebileceğimiz tüm önemli kaynaklara yönelik çalışmalar yapmamız gerekiyor.

Bu ürünlerin ikinci bir güzel yönü daha var: İklim değişikliğine yönelik algının kuvvetlenmesine ve farkındalığa yol açıyorlar. Çünkü bu ürünlerin arkasında bir hikaye var. Bir restoranda, bir dükkanda gördüğünüz zaman, konu radarınızda olmasa bile merak edip soruyorsunuz. Ya da siz bu ürünleri tercih etmeye başladığınız zaman, çevrenizdeki insanlar da merak edip konu hakkında bilgi almak isteyebiliyorlar. Bu da konuyu insanların gündelik hayatlarına taşıyarak, iklim değişikliği konusundaki farkındalığın ister istemez artmasını sağlıyor.

Daha makul bir çözüm: Gereğinden fazla tüketmemek

Bu ürünlerin yaygınlaşmasını zorlaştıran iki engel olduğunu düşünüyorum: Bunlardan birincisi kamuoyunun bu ürünleri benimsemekte zorlanması. Yukarıda tüketicilerin bu gıdalara karşı gösterdikleri direncin çeşitli araştırmalara konu olduğundan bahsetmiştim. Lezzet konusunda hiçbir eksiği olmasa bile, yapay bir ürün olarak değerlendirilerek ya da sadece yabancı geldikleri için bu ürünler tüketici gözünde antipatik olabiliyorlar.

Bunu aşmanın yolu bilinçlenmek diye düşünüyorum. Tabii bu illaki karbon-negatif votka almak anlamına gelmemeli: Aldığımız gıdaları atmadan tüketmeye özen göstermek, ya da tüketebileceğimizden fazlasını almamak, atılması gereken ilk ve daha doğru bir adım olacaktır. Örneğin atmosferdeki metanın önemli bir kısmı atık alanlarındaki tüketilmemiş gıdalarda oluşan bakterilerden geliyor. Çöpe atılan gıdanın iklime verdiği zararın sadece çöp alanında ürettiği gazlardan ibaret olduğunu sanmayın: Örneğin bir sebzenin yetiştirildiği tarlayı süren traktörün gaz salımı, toplanan sebzenin pazar ve marketlere taşınırken araçların yaptığı gaz salımı, marketlerde beklediği süre boyunca klimanın yaptığı gaz salımı gibi birçok etkeni üst üste koydunuz zaman, çöp olarak ürettiği gaza ek olarak sebzenin çöpe gidene kadar birçok farklı kaynakta gaz üretimine de katkısı olduğunu görebiliyorsunuz. O nedenle karbon-negatif gıdalara yönelmeden önce gıda atmayı bırakmamız çok daha mantıklı ve etkili bir ilk adım olacaktır.

ofset
Karbon-negatif ürün üretmenin bir diğer yolu da prosesi değiştirmek yerine salınan kadar CO2 tüketecek ağaç dikmek. Ancak bu tür offsetleme yöntemlerinin doğru bir yaklaşım olduğunu açıkçası pek düşünmüyorum. Kökten çözümlere ihtiyaç var.

Biz yine de bu ürünlerin yaygınlaşması karşısındaki ikinci zorluktan da bahsedelim: Tahmin edebileceğiniz üzere, önemi bir diğer zorluk da bu karbon-negatif ürünleri üreteceğimiz prosesleri tasarlamak. Bu yazıda herhangi bir ürün yerine karbon-negatif votka örneğini seçmemdeki amaç, bu ürünün üretim sürecinin arkasında ciddi bir mühendislik çalışmasının yer alıyor olması. Bu tabii ki sadece bir örnek, belki farklı alkollü içecekler için de benzer süreçler tasarlanabilir. Ama bu düşünceyi günlük olarak tükettiğimiz çeşitli gıdalar, hatta satın aldığımız giyecekler ve temizlik ürünleri gibi çeşitli ürünleri kapsayacak şekilde genişletmek istediğimizde, sanayideki yerleşmiş üretim teknolojilerinin alternatiflerine yönelik ihtiyacımız da ortaya çıkıyor diye düşünüyorum.

Karbon-negatif ürün çeşitliliğinin artması, ancak bu teknolojileri tasarlayabilecek kapasiteye sahip insanların, bu konuda kendilerini bilgilendirip, bir şeyler yapma konusunda aciliyet hissetmeleri sonucunda mümkün olabilir. Bu konuları Mühendishane gündemine bu kadar sık taşımaktaki amacım da tam olarak bu zaten. Umarım sizler de, bugünün ya da geleceğin malzeme mühendisleri olarak, bu konuda üzerinize düşen sorumluluğu almaya karar verir ve taşın altına elinizi koymayı tercih edersiniz.

Siz de görüşünüzü paylaşmak ister misiniz?