Uzun bir aradan sonra tekrar merhaba. Mühendishane’nin eğitim ve kariyer bültenlerine bir süre ara verdikten sonra, gündeme artık daha fazla kayıtsız kalamayarak tekrar bir dönüş yapmak istedim. Ancak bu sefer ele almak istediğim gündem farklı. Takip edenler hatırlayacaktır: Bültenlere ilk başlamaya karar verdiğim dönemde Covid patlak vermiş ve uzun bir süre her bültende gündemi işgal etmişti. Yeni bir başlangıç yapmayı planladığım bu günlerde ise gündemde yine etkileri uzun sürecek gibi görünen Ukrayna’daki savaş var.
Ama bu sefer aynı tuzağa düşmek niyetinde değilim: Savaş zaten gerek ana akım, gerekse sosyal medyanın yeterince gündeminde olan bir konu. Gündemin bu tarafını işi bilenlere bırakıp, ben bu sürecin yan etkileri üzerinde duralım istiyorum.
Lafı fazla uzatmadan başlayalım.
Gündem
Hammadde krizi derinleşiyor
Tüketici ürünlerindeki enflasyonu tedarik zincirindeki 3. ve 4. kademe tedarikçilerin durumuna bakarak önden görmek mümkün. Elon Musk belki enflasyonu gündeme yeni getiriyor olabilir ama Covid kaynaklı enflasyon gerek hammadde üreticilerini, gerekse döküm ya da dövme gibi sektörleri uzun süre önce etkilemeye başlamıştı. Bugün Ukrayna krizi ile ortaya çıkan durumun tüketici ürünlerine etkisi henüz görmedik. Fiyat artışları tedarik zinciri boyunca ilerledikçe esas etkileri anlaşılmaya başlanacak.
Bu çerçevede öne çıkan bazı gündem maddeleri:
- AB, Rusya’dan bazı demir çelik ürünlerinin ithalatını yasaklıyor. Bu yasak direkt olarak ithal edilen ürünler yanında, dolaylı ithalatı da yasaklıyor.
- Yani örneğin Rusya’dan ithal edilen hurda ile Türkiye’de üretilen çeliğin ithalatı da bu durumdan etkilenebilir görünüyor.
- İtalya’daki dökümcüler birliği Assofond’un başkanlığı da sürdüren Fabio Zanardi’nin dökümhanesi Zanardi, hammadde yanında enerji ve nakliye belirsizlikleri nedeniyle üretimini durdurduğunu açıkladı. Benzer nedenlerle üretimini durduran başka şirketler de mevcut.
- Bu durumun etkileri ilk bakışta görünenden daha büyük: Örneğin parçalarının bir kısmını üretimi duran bir dökümhaneden alan bir makine üreticisi, parçalarını alamadığı için makine üretemez duruma gelecek. Bu durumda makine üretiminde kullandığı motor, çelik, o-ring vb. bütün ürünlerin alımını durdurmak durumunda kalacak. Bu da zincirleme bir tepkimeyle birçok sektörün felç olması, fiyatların daha da artması anlamına gelir.
Durum sadece döküm sektörünü etkilemiyor.
- Örneğin otomotiv sektöründe kullanılan kablo demeti gibi ürünler yanında birçok metalin tedariki problem haline geldi.
- Çip tedariki zaten büyük bir problemdi, şimdi neon gazı nedeniyle daha da büyük sıkıntıya girdi.
Malzeme bilimi bu krizin neresinde?
Bence tam göbeğinde. Ama ne kadar işin farkında ve bu gerçeğe hazır bilmiyorum. Daha önce Mühendishane’de endüstriyel kum rezervlerinin sonunun yaklaştığına dair bir yazı yazmıştım. Türkiye’de kum tedarikinde çalışan tanıdığım bazı isimlerden de eleştiri alan bir yazı olmuştu.

Sessiz ve derinden gelen bir kriz: Kum
Kum krizini bundan birkaç sene önce gündeme getirmek için bir yazı yazmıştım. O dönemde pek inandırıcı bulunmadığını biliyorum. Ama kum krizi bugün birçok sektörde ana gündem maddesi haline geldi. Paris Anlaşmasının imzalanmasıyla bu konunun daha da büyük bir mesele haline geleceğinin maalesef henüz farkında değiliz.
Paris Anlaşmasını ana akım medyada sadece sera gazı salımları çerçeveseinde ele alınıyor. Ancak bu anlaşma aynı zamanda ormansızlaşmayı durdurmayı da öngörüyor. Yani doğal kum rezervlerine erişim için ormanlık alanların açılmasına yönelik izinler gün geçtikçe daha zor alınacak. Bu dar boğazdan kalıcı çıkışın yolu, sentetik alternatiflerin ortaya çıkmasından geçiyor diye düşünüyorum. Malzeme biliminin devreye girdiği nokta da tam olarak burası olmalı.
Biz her ne kadar durumu henüz net olarak görmemiş olsak da, doğal hammadde birçok açıdan problemli bir hale geldi. Bugün Ukrayna’daki durum nedeniyle Rusya ve Ukrayna’dan ithali problemli hale gelen metaller birçok sektörü durma noktasına getirebilme yanında küresel enflasyonu ciddi şekilde arttırma potansiyeline sahip.
Mühendishane’nin geçmiş blog yazılarında geleceğin dünyasını şekillendirecek ana faktörlerin sadece yapay zeka, otomasyon ya da blok zinciri gibi teknolojiler değil, aynı zamanda kıtlık ve krizler olacağını düşündüğümü birçok defa dile getirmiştim. Bence bunun sinyallerini günlük gelişmelerde görmeye başladık: Ne tuhaftır ki bugün bir yandan hammadde tedarikine dair bir kriz yaşanırken, bir yandan da dünya ciddi bir atık problemiyle uğraşıyor. Malzeme bilimi bir yandan yeni malzemeler geliştirmeye devam ederken, diğer yandan bu iki kriz arasında bir köprü kurmayı başardığı taktirde, diğer bir deyişle döngüsel ekonominin itici gücü olmayı başardığı noktada gerçek potansiyeline ulaşacak diye düşünüyorum. Yani doğal hammaddeler yanında sentetik, atıklardan elde edilen alternatif hammaddelerin üretimini mümkün kılabilen teknolojilerin malzeme bilimcilerin gündeminde yer alması gerektiğine inanıyorum.

Döngüsel ekonomi ve malzeme bilimi
Döngüsel ekonominin malzeme bilimiyle ilişkisini özetleyen bir yazıyı 2018 senesinde yazmıştım. Malzeme bilimi, hammadde krizi ve atık problemi arasındaki köprüyü kurabildiği taktirde dünyanın gerçek problemlerine bir çözüm üretme potansiyelini gerçekleştirebilecek.
İlerleyen haftalarda derinleşen bu hammadde krizinin farklı boyutları yanında yeni teknolojik gelişmelere de yer verdiğim bir yazı serisine başlıyorum. Eğer henüz abone olmadıysanız, yayımlanan yazılardan haberdar olmak için e-posta aboneliği yaptırabilirsiniz.